x Alworthia 'Black Gem'

Cinsler arası çaprazlama, bitki taksonomisinde, 
iki cins isminin birleşimi
ile oluşan yeni cins isminin önüne getirilen, "x" işareti ile ifade
ediliyor.




x Alworthia, bir Aloe - Hawothia melezi.
Yani extrem bir melezleme çeşidi olan "cinsler arası melezleme" yapılmış.
Bu durumda, isminin tam ve doğru taksonomik yazılış şekli 
x Alworthia'Black Gam'
olmalı.

Alworthia cins ismi olduğu için italik font ile yazılıyor...
Tek tırnak içinde yazılan son kısım hibritin özel ismi olma niteliği
taşımaktadır ve sınıflandırma basamakları içerisinde kültivar (cv.)
basamağına tekabül etmektedir...
Kültivar, bilimsel sınıflandırmada, varyant (var. - ırk) basamağının
altındadır...
Yani kültivar bitkiler, orijini olan türden, en fazla 'aynı insan ırkının
farklı milletleri' olabilecek kadar farklılaşmışlardır...
Bu özel hibrit isimleri daima tek tırnak içinde, her kelimesi büyük harf ile
başlayarak ve düz font ile yazılıyor...

(Bilgilendirme için Sn. Atılım Gülşen'e teşekkür ederiz)

Sukkulent ve Kaktüslerde Toprak

Sukkulent ve Kaktüslerde Toprak Karışımı


DERE KUMU (Drenaj)


Sukkulent ve kaktüs yetiştirme ortamlarının en önemli özelliği drenajı (su geçirgenliği) yüksek toprak karışımlarının kullanılmasıdır. 

(Bu bitkiler, gereksinim duydukları suyu gövde ve yapraklarında depoladıklarından diğer bitkiler kadar sık sulanmaya gereksinim duymazlar. Dolayısıyla yapıları bu sulama rejimine göre şekillendiğinden topraklarında uzun süre duran su kök ve gövdelerinde çürümeye ve bitkinin yok olmasına neden olur. Bu nedenle sukkulent ve kaktüslerin drenajı yüksek toprak karışımlarında yetiştirilmeleri vazgeçilmez önemdedir.)
 
Kaktüs yetiştiren meraklı ve koleksiyonerlerin hangisine "kullandıkları toprak karışımının içeriğini" soracak olsanız size her biri diğerinden farklı karışım içeriği söyleyecektir. Bunun nedeni her bir sukkulent ve kaktüs yetiştiricisinin, zaman içinde, deneyimleri sonucu kendi yetiştirdikleri türlerle ilgili en ideal toprak karışımına ulaşmış olduklarını düşünmeleridir. 

(Sukkulent ve kaktüslerin ne kadar çok çeşidi olduğu düşünüldüğünde aslında her bir ailenin -hatta türün- birbirine yakın olmakla birlikte farklı karışımlara gereksinim duyabileceği öngörülebilir. Bu nedenle söz konusu toprak karışımlarında mutlak bir standart yoktur. Çözüm, yetiştirdiğiniz bitkileri tanıdıkça ve yapacağınız denemelerin sonucunda kendi ideal toprak karışımına ulaşmanızdır.)

Burada vermeye çalıştığımız ipuçları kaçınılmaz olarak bir genellemeyi içerecektir. Amaç bitkilerinizin yanlış toprak karışımı kullanımından ötürü görebileceği zararı en aza indirmektir.

Drenajlı toprak karışımı oluşturmanın en kolay ve temel yolu hazırlayacağınız karışıma "dere kumu" eklemektir. 

(Tuz içereceği için deniz kumu ya da deniz kaynaklı çakıl, deniz kabuğu vb kullanmanız önerilmez.)

Yapacağınız karışıma 1/3 ya da 1/2 oranında ekleyeceğiniz "dere kumu", sulama yaptığınızda suyun karışımınızda birikip kalmasını ve karışımınızın çamurlaşmasını engelleyip saksılarınızdaki drenaj sorununu büyük oranda çözecektir.

("Dere kumu"nu, inşaat malzemesi satan depolardan çuvallarla temin edebilirsiniz. Ancak birçok çeşidi bulunan bu kumun "kaba" ya da "dişli" olarak tanımlanan biçimini tercih etmeniz karışımınızdaki drenaj oranını arttıracaktır.)

Buna ek olarak, bitkilerinizi ekeceğiniz saksıların dibine pomza, lavtaşı vb. gibi iri malzemeler de koyabilirsiniz. Böylece saksılarınızın dibinde olası su birikmelerini önleyerek kök çürümelerinin önüne geçebilirsiniz.
Yukarıda söz edilen malzemelere ulaşamazsanız çakıltaşı, kiremit ya da tuğla parçacıkları da aynı işi görecektir.
Ayrıca, yine drenaj amacıyla, sukkulent ve kaktüslerinizi ektiğiniz saksı diplerinin mutlaka delik olması gerekir.

TOPRAK

Karışımınızda kullanacağınız bir diğer temel malzeme ise bahçe ya da funda toprağıdır Bitki isteri ve deneyimleriniz ışığında 1/3 ya da 1/2 oranında kullanabileceğiniz toprak, bitkilenizin gereksinim duyduğu temel besin maddelerini sağlayacaktır. Bu nedenle toprağını/saksısını yeni değiştirdiğiniz bitkilerinize, uzunca bir süre, ayrıca gübre/besin takviyesi yapmanız gerekmez. 

(Kullanacağınız toprağı temin ederken özellikle bitki tohumlarından ve zararlı bakterilerden arındırılmış olmasına dikkat etmeniz gerekir. Bu amaçla, kullanacağınız toprağı yarım saat 200 C'ye ayarlanmış bir fırında yarım saat tutmanız önerebileceğimiz pratik bir sterilizasyon yöntemidir. 
Ayrıca "çam gübresi" olarak tanımlanan çam ağaçlarının dibinden alınmış toprak asidik özellik taşıdığından bu tür ortamları seven türlerin dışında kullanılması uygun değildir.)

TORF

Karışımlarınızda kullanabileceğiniz bir diğer malzeme ise büyük marketlerden sterilize edilmiş olarak poşetler içinde temin edebileceğiniz "torf"tur.
Torf, paketleme öncesinde içine ek besin maddeleri katılmamışsa nötr bir malzemedir. Kullandığınız karışımın yapısını gevşeterek bitkilerin kök salınımını kolaylaştırır. 
Yanı sıra, su tutma kapasitesinin yüksekliği bu malzemeyi sukkulent ve kaktüslerimiz söz konusu olduğunda dikkatli kullanmamızı gerektirir.
Kimi meraklı ve kolleksiyonerlerin karışımlarına 2/5, 1/3 ya da 1/4 oranında ilave ettikleri "torf"u  bu oranların üzerinde kullanmamakta fayda vardır. 
Karışımlarda sözü edilen oranlarda torf kullanımı suya ve neme toleransı yüksek türlerde (Haworthia'ların pek çok çeşidi bu kapsamda düşünülebilir) daha çok tercih edilebilir.

DİĞER KATKI MALZEMELERİ

Yukarıda sözü edilen temel karışım malzemelerinin yanında, hazırlayacağınız karışıma, pomza, lavtaşı, zeolit, perlit gibi volkanik ya da volkanik olmayan malzemelerden de kullanabilirsiniz. Bu malzemeler, gözenekli yapıları nedeniyle toprağın, dolayısıyla bitki köklerinin hava almasını sağlayacağı gibi; yer yer süngerimsi özelliklerinden ötürü bünyelerine alacakları suyu (toprağı çamurlaştırmadan) bitkinin gerektiğinde kullanmasına izin vereceklerdir.
Ayrıca, yine bu özellikleri sonucu besin maddelerini tutarak sulama suyuyla akıp gitmesini önemli oranda azaltacaklardır. 
Karışımda kullanılacak bu malzemelerin büyüklüğünün saksı dibinde kullanılanlara göre daha küçük (0,5-10 mm) olmasına da özen göstermekte fayda vardır.
 
KARIŞIM ÖRNEKLERİ

Yukarıda her sukkulent ve kaktüs yetiştiricisinin kendi bitkileri için farklı toprak karışımları kullandığını, bu konuda mutlak bir doğrunun/standardın olmadığını belirtmiştik. Ancak, özellikle bu bitkilere ilgi duyan ve yeni yeni yetiştiriciliğe başlayanlar için farklı oranlar içeren bir kaç karışım örneği vermek faydalı olabilir.

Torf da içeren en yaygın karışım oranları:
1/3 Toprak + 1/3 Kaba dere kumu + 1/3 Torf şeklindedir.

Benzer biçimde, özellikle yetiştirme ortamlarında daha az su isteyen türler için torf oranı düşürülerek;
2/5 Toprak + 2/5 Kaba dere kumu + 1/5 Torf  ya da 
2/6 Toprak + 3/6 Kaba dere kumu + 1/6 Torf 
şeklinde karışımlar hazırlanabilir.

Hiç torf kullanmadan da 1/2 Toprak + 1/2 Kaba dere kumu 
biçiminde hazırlanacak bir karışım torf gibi su tutan bir malzeme içermediğinden özellikle pek çok kaktüs türü için daha uygun bir ortam oluşturabilir.

(Özellikle ithal bitkilerde gördüğünüz yetiştirme ortamı olarak sadece torf kullanımı kendi yetiştirdiğiniz bitkiler için önerilmemektedir. Ayrıca, edindiğiniz bitkiler sadece torfa ekilmiş ise doğru bir zamanda torfun kendi toprak karışımınızla değiştirilmesinde fayda vardır.)

(Bu arada unutmamak gerekir ki karışımlarınızda kullanacağınız torf oranı arttıkça -eğer kullandığınız torf, besin maddeleri eklenerek zenginleştirilmemiş ise- karışımınızdaki besin maddesi oranı da düşeceğinden bitkiniz kısa bir süre sonra ek besin maddesine gereksinim duyacaktır.
Sukkulent ve Kaktüslerin Besin İstekleri" ayrı bir metinde konu edilecektir.)

Yukarıda örneklendirilen karışım oranlarını değiştirerek çok farklı toprak karışımları elde edebilirsiniz. 

Bu karışımın içine, örneğin 1/10 oranında ekleyeceğiniz ince pomza, lav taşı, zeolit gibi malzemeler karışımınızın çok daha tavlı olmasını sağlayacaktır.

Son olarak, bizlerin ince eleyip sık dokuyarak yetiştirmeye çalıştığımız bu bitkiler doğada çok daha çetin şartlar altında varlıklarını milyonlarca yıldır sürdüregelmişlerdir. 

Sukkulent ve kaktüslerimizin gereksinimi "bize göre iyi ortamlar" değil, "bitkilerimize göre doğru ortamlardır".

Aklınızda Bulunsun -1-

Sukkulent ve kaktüslerinizin su drenajı için...

Evinizde kırılmış seramik/porselen fincan, tabak, çanak, saksı parçaları da sukkulent ve kaktüslerinizi ekerken faydalanabileceğiniz materyallerdir. Kırık parçaları bir çekiç yardımıyla ufak parçalara ayırıp bu parçaları bitkilerinizi ekmeden önce toprak altı saksıların dibine sererseniz özellikle kaktüslerinizin gereksinim duyduğu su drenajı için gerekli koşulları sağlamış olursunuz.
Deniz kenarından toplayacağınız yaklaşık misket büyüklüğünde taşlar ya da kırık iri istiridye ve midye kabukları da aynı işi görecektir. Ancak çok çok çok iyi yıkayıp deniz tuzundan arındırmayı unutmayınız.
Ayrıca, artık evde işinize yaramayacağını düşündüğünüz şurası ya da burası kırılmış/çatlamış bu gereçler aynı zamanda son derece dekoratif birer sukkulent ya da kaktüs saksısı olabilirler.

Echeveria pulvinata 'Ruby Blush'

Kökeni: Özel yetiştirme (Melez)
Soğuk Dayanımı: Literatürde -7 görünüyor. 
Yine de dondan korumakta fayda var.
Işık isteği: Temmuz-Ağustos aylarında yakıcı güneşten korumak koşulu ile güneşli ortam
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Dondan korunduğu takdirde 1-1,5 ayda bir. Ayrıca kışı hiç sulama yapılmadan da geçirebilir.

Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı

Büyüme: Ortalama boy 15-30 cm
Çiçeklenme: Kış sonu, ilkbahar başı
 




Ayrıca: Yaprakları güneşten yanmayacak kadar bol ışıklı ortamlarda şeftali tüylü yapraklarının uç ve kenarları kızararak çok güzel bir görüntü ortaya çıkar. 
Çiçekleri gösterişli ve turuncu renktedir. Işık yoğunluğu yükseldikçe çiçeklerindeki kırmızı ton oranı artar.

Taksonomik İsimlendirme Kuralları

Aşağıdaki bilgi metni için kaktüs rehberi haberleşme grubu üyesi Atılım Gülşen'e teşekkür ederiz.


Genel kurallar

1'inci isim "cins ismi"dir:
Elinizdeki türün ve genetik olarak en çok benzediği diğer tüm türlerin türediği ortak adayı ifade eder. Yani, elinizdeki türün soyunun adıdır.
Bilimsel çalışmalarda "cins isim", daima BÜYÜK harfle başlar ve italik font ile yazılır.

2'nci isim "tür ismi" dir:
Daima küçük harfle ve italik font ile yazılır.
Burada ifade edilen yazım biçimi doğada bulunan türler içindir.

Bitkilerle ilgili bazı özel durumlar:

Hibrit türlerin isimleri, kendilerine ait cins isminden sonra hibrit ismi BÜYÜK harfle başlayarak tek tırnak içinde ve düz font ile yazılır.
Mutant türler ise cins ismi ve diğer isimlerinin yanında cv. takısıyla adlandırılır.

Doğru isimlendirme örnekleri:

Echeveria 'Black Prince' (Hibrit bir tür)
Achillea 'Summer Berries' (Hibrit bir tür)
Abies nordmanniana cv. 'Aurera (Mutant bir tür)
Mammillaria bernalensis (doğada bulunan bir tür)
Mammillaria polythele ssp. durispina (Doğada bulunan bir türün alt türü)
Matucana oreodoxa var. eriodisca (Doğada bulunan bir türün varyantı)

Taksonomik isimlendirme kurallarına ilişkin genel bilgi

Taksonomide en fazla kullanılan takson basamakları şunlardır:
* Domain
* Âlem
* Filum/Şube (Hayvanlar) ya da Bölüm (Bitkiler)
* Sınıf
* Takım
* Familya
* Cins
* Tür
* Alttür
* Varyete
* Kültivar
* Form
* Klon
* Hibrit

Ancak daha geniş bir şekilde takson basamakları şöyle yazılabilir:
Yukarıdaki sıralamadan da görüldüğü üzere takson basamaklarında alt
seviyelere inildikçe ortak özellikler artmakta ve bu nedenle bazen ön
eklerle ara basamaklar da oluşturulabilmektedir.
Buna göre takson basamaklarını, daha detaylı bir biçimde, şu şekilde
sıralayabiliriz:

* Âlem (regnum)
* Alt âlem (subregnum)
* Üst bölüm/Üst şube (superdivisio)
* Bölüm/Şube (divisio)
* Alt bölüm/Alt şube (subdivisio)
* Sınıf (classis)
* Alt sınıf (subclassis)
* İnfra sınıf (Infraclassis)
* Üst takım (superordo)


***
Ayrıca:

 Cinsler arası çaprazlama, bitki taksonomisinde,
iki cins isminin birleşimi
ile oluşan yeni cins isminin önüne getirilen, "x" işareti ile ifade
ediliyor.
x Alworthia, bir Aloe - Hawothia melezi.
Yani extrem bir melezleme çeşidi olan "cinsler arası melezleme" yapılmış.
Bu durumda, isminin tam ve doğru taksonomik yazılış şekli 
x Alworthia'Black Gam'
olmalı.

Alworthia cins ismi olduğu için italik font ile yazılıyor...
Tek tırnak içinde yazılan son kısım hibritin özel ismi olma niteliği
taşımaktadır ve sınıflandırma basamakları içerisinde kültivar (cv.)
basamağına tekabül etmektedir...
Kültivar, bilimsel sınıflandırmada, varyant (var. - ırk) basamağının
altındadır...
Yani kültivar bitkiler, orijini olan türden, en fazla 'aynı insan ırkının
farklı milletleri' olabilecek kadar farklılaşmışlardır...
Bu özel hibrit isimleri daima tek tırnak içinde, her kelimesi büyük harf ile
başlayarak ve düz font ile yazılıyor... 
 
 

Euphorbia resinifera

Kökeni: Fas
Soğuk Dayanımı: -6 C
Işık isteği: Güneş
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmadan geçirebilir.
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı
Büyüme: Gövdesinden dallar oluşturarak büyür, guruplar oluşturur. 1,5 metreye kadar boylanabilir.


Ayrıca: Pek çok Euphorbia türüne göre soğuk dayanımı çok yüksektir. Uzun süreli susuzluğa da rahatlıkla dayanır.
Soğuk dayanımı sınırları içinde kalan bölgelerde dış mekan peyzaj bitkisi olarak kullanılabilir.

Sukkulent ve Kaktüslerin Soğuk Dayanımları

"Türkiye Bitki Soğuğa Dayanıklılık Haritası"yla başlamak uygun olacaktır.
Aşağıda bu haritayı görüyorsunuz. ABD Tarım Bakanlığı Bitki Soğuk Dayanımı Endeksi baz alınarak Türkiye için oluşturulmuş bu haritada Türkiye, coğrafi bölgelerin harita üzerinde oluşturulması benzeri, 7 ayrı minimum soğuk aralığına ayrılmış ve bu aralıklar farklı renk ve tonlarla gösterilmiştir. Endeksin orijinali 12 sıcaklık aralığından oluşmakla birlikte Türkiye'nin iklim koşullarında 7 aralık yeterli görülmüştür. Endekse göre bölgelendirme yapılırken yıllık en düşük sıcaklık değerlerinin uzun yıllar (1975-2006) ortalaması baz alınmıştır.

(Harita ve tablonun üzerine tıklayarak büyük boylarını görebilirsiniz.)

Aşağıdaki tabloda ise bu soğuk aralıklarına denk düşen illerin listesi görülmekte. Listeyi harita ile karşılaştırmalı olarak incelediğimizde ise illerin çeşitli bölgelerinin listede sözü edilen aralıklardan farklı aralıklara sahip oldukları dikkatimizi çekmektedir. Örneğin İstanbul listede 9b (-1,2--3,8) aralığında yer almaktayken, coğrafi sınırlar itibarı ile haritaya baktığımızda İstanbul'un önemli bir bölümünün 9a (-3,9--6,6) aralığında kaldığını görürüz. Coğrafi koşulların iklim üzerindeki etkisinden kaynaklanan bu sorunu yaşadığımız yeri haritada inceleyerek aşabiliriz.


Yukarıda anlatmaya çalıştığımız "USDA (ABD Tarım Bakanlığı) Bitki Soğuk Dayanımı Endeksi" Türkiye dahil diğer ülkeler tarafından da standart olarak kabul edilip kendi coğrafyalarına uyarlanmıştır.

Bu endeksin kullanıldığı pek çok yayın ve internet sitesinde bitkilerin dayanabildikleri minimum soğuk koşulları alan kodları (9a, 9b gibi) belirtilerek verilmektedir.
Buradan hareketle sukkulent ve kaktüslerimize ilişkin de benzer verilere ulaşıp yaşadığımız bölgenin minimum soğuk aralıklarını dikkate alarak onların kışı donmadan geçirecekleri ortamlarda barınmalarını sağlayabiliriz. Metnin sonunda Sukkulentler ve Kaktüslere ilişkin bu bilgilere ulaşabileceğiniz bazı sitelerin isim ve linklerini bulabilirsiniz. (İlerleyen zamanlarda bu soğuk aralıklarına ilişkin bilgiler sukkulent ve kaktüslerin sayfalarına yüklenecektir.)

Sukkulentler ve Kaktüsler

Bu geniş konuyu özetlemeye çalışırsak, öncelikle, neredeyse tüm sukkulent ve kaktüslerin kışı geçirmek için kendi limit değerlerinin üzerinde bir ısıda daha rahat ve güvende olduklarını söyleyebiliriz. Biraz riske girip genelleme yaparsak bu ısı 5-10 C arasıdır. Bu aralığın altındaki değerler pek çok tür için tehlike arz etmese de sınır değerlere giderek daha yakın ısı dereceleridir.
Buna karşın Sukkulent ve kaktüsler birbirinden çok farklı ısı değerlerine gerek gün içinde, gerekse uzun zaman dilimlerinde uyum gösterebilen türlerdir. Özellikle kaktüsler, çöl koşullarında mevsimsel olarak ortaya çıkan gece gündüz arasındaki yüksek ısı farklarına rağmen hayatta kalmayı başarabilirler.

Ancak burada sözkonusu olan evlerimizde baktığımız bitkiler olduğunda dikkate almamız gereken farklı unsurlar ortaya çıkar.


*  Özellikle kaktüslerin, kış aylarını mutlaka sulanmadan, kuru toprakla geçirmeleri gerekir. Aksi halde dondan çok daha kolay etkilenecekleri gibi nemden kaynaklanan çeşitli hastalıklara açık hale geleceklerdir.


* Sukkulentler ise (özellikle kışı görece ılık ortamlarda geçirenler) temelde kaktüsler gibi kışı sulanmadan geçirebilseler de, özellikle soğuk zamanlarda ılık ortamlarda barındırılanların yapraklarında zaman içinde buruşma ve gevşeme gözlenebilir. Bu durum bitkilerimiz için hayati tehlike yaratmasa ve suladığımızda toparlanmaları çok kolay olsa da görselliklerini kaybetmemeleri adına, söz konusu deformasyonlar gözlendiğinde az miktarda sulama yapılabilir. Burada dikkat etmemiz gereken iki unsur; ortam havalandırması ve sulamanın dondan kaçınmak adına ılık kış günlerine denk getirilmesidir.


* Bitkilerinizi barındırdığınız ortam örneğin bir balkon camekanıysa bitkilerinizi cam kenarından uzak tutmakta fayda vardır. Bu tür mekanların içindeki ısı ile cam kenarındaki sıcaklık arasında zaman zaman ciddi farklar oluşabildiğini unutmamak lazım.


* Yine bu tür mekanların ısı izolasyonunu sağlamak için içeriye bir kat naylon çekilebileceği gibi cam kenarlarına beyaz straforla destek de verilebilir.


* Bitkileri soğuktan koruma amaçlı naylonla sarmak, içerisinde nem biriktireceğinden bitkileriniz için hastalık ve çürüme nedenidir.


* Bitkilerinizin kışı geçirdiği ortamı ılık günlerde havalandırmak ortamda biriken nemi dışarı atmak açısından da son derece faydalıdır.


* Küçük saksılarda ekili bitkiler büyük saksılardakilere oranla ısıyı daha kolay alıp verdiğinden donlardan etkilenmeye daha müsaittirler.


* Aynı şekilde, örneğin sera ortamında toprakta ekili bir bitkinin saksıda ekili bir bitkiye göre ortamdaki düşük ısıya gösterdiği direnç daha yüksektir.


* Pek çok sukkulent ve kaktüs türü ortam ısısi kendi limitlerinin altına düşse de kısa süreli donlara mukavemet gösterir.

* Bitkilerin bakıldıkları ortam ani olarak değiştirildiğinde ortaya çıkacak ısı farklarından, tıpkı gölgede bakılırken birden güneşli ortama alınan bitkiler gibi, bitkileriniz bu ani soğuklamadan çok daha kolay etkilenecektir.  Bu durumda, yeni ortam ısıları bitkilerinizin direnç sınırları içinde bile olsa, ortama hemen adapte olamayıp soğuktan etkileneceklerdir. Bitkilerinizin yerlerini olabildiğince değiştirmemeye çalışın.


* Çok soğuk kış günlerinde ev içinde bakmadığınız bitkilerinizin bulunduğu ortamı ılıtmanız faydalı olacaktır.

* Bitkileri barındırdığınız ortamda bulunduracağınız bir maximum-minimum termometre size ortamda oluşan en düşük ve en yüksek ısı hakkında bilgi vereceğinden çok faydalıdır. Bu ürünü alış-veriş sitelerinden araştırabilirsiniz.

Soğuklama-çiçek açma ilişkisi

Bir yandan bitkilerimizi soğuklar ve olası etkilerinden korumaya çalışırken diğer yandan özellikle kaktüslerin kışı ılık yerine soğuk/serin ortamda geçirmeleri onların bahar ve yaz aylarında daha çok çiçek açacaklarını unutmamamız gerekir. Kaktüslerimizin düşmanı soğuk değil, onların direnç düzeylerinin altında maruz kalacakları don koşullarıdır.


Soğuk dayanımı ve peyzaj


Son olarak, sukkulent ve kaktüsler, doğru türlerin seçilmesi koşuluyla ülkemizde de dış mekan bitkisi olarak peyzaj amaçlı kullanılabilirler.

Kuraklığa dayanıklılıkları dikkate alındığında pek çok dış mekan süs bitkisinden çok daha kullanışlı oldukları görülür.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli unsur görselliğinin yanı sıra soğuk dayanımı yüksek bitkilerin seçilmesidir.

Kısaca ve genel olarak söz etmek gerekirse; Agave, Echinopsis, Cereus, Yucca, Sedum cinslerine ait çok sayıda tür ile Echeveria, Aloe, Euphorbiaların bazı türleri hem görsel hem de soğuk dayanımı itibarı ile dış mekan peyzaj malzemesi olarak ülkemizin pek çok bölgesinde kullanılabilir çeşitlerdir.

(Bu konu daha sonra bir bölüm olarak işlenecektir)

Yetiştirdiğiniz sukkulent ve kaktüs türlerinin soğuk dayanım aralıklarını bulmak için aşağıdaki linkleri kullanabilirsiniz.

Pachyphytum compactum

Kökeni: Mexico
Soğuk Dayanımı: -7 C
Işık isteği: Güneş, yarı gölge
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmadan geçirebilir. 
 
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı. 
Büyüme: İyi bakımla bonzai formu elde edilebilir. Yaprak büyüklüğü 2,5-6 cm


Ayrıca: Kuraklığa ve soğuga dayanımı çok yüksektir.
Soğuk dayanımı sınırları içinde kalan bölgelerde dış mekan peyzaj bitkisi olarak kullanılabilir.

Echeveria pulvinata 'Ruby Blush'

Yeşil ve turuncunun muhteşem uyumu...
Turuncu ateşi...

Bahar geliyor. Ocak ayında ortaya çıkartıp Şubat boyu büyüttüğü çiçek goncalarını, birer birer ve giderek bir demet halinde Mart ayı boyunca gözlerimizin önüne serecek, Echeveria pulvinata 'Ruby Blush' adını verdikleri bu muhteşem sukkulent...Aile boyu Crassulaceae olduğunu öğreniyoruz kaynaklardan, ama köken yok. Yani bu haliyle dünya coğrafyasının şurasına ya da burasına ait olduğunu söyleyemiyoruz çünkü o bir melez, yani insan yapımı. Bu nedenle de kaynaklarda "bahçe orijinli" olarak tanımlanıyor.
Ancak az kurcaladığımızda birinci derecedeki akrabası olan Echeveria pulvinata'nın Meksika kökenli olduğunu öğreniyoruz. Bir kademe uzak akrabası ise belki Echeveria pulvinata 'Frosty'. O da Meksika kökenli.
Yani 'Ruby Blush'ımız meksika kanı taşıyor.
Ancak tüm Echeverialar gibi oda "cins adı"nı 18'inci yüzyıl ispanyol botanik bilimcisi Atanasio Echeveria Codoy'un soyadından alıyor. (Bu sözcüğün telafuzuyla ilgili rivayet muhtelif: Eşeveria mı desek, Ekeveria mı? Bana Ekeveria gibi geliyor ama İspanyolca bilen bir dostumuz belki bu ikilemi ortadan kaldırır:-)
Bu kadar bilimden sonra gelelim pratiğe...
Bu denli mükemmel bir güzelliğe sahip 'Ruby Blush'ımız, hiç de çağrıştırdığı gibi nazlı bir sukkulent değil. Az yetişkin olması koşuluyla suya, neme gayet dayanıklı.Dahası soğuk dayanımı da gayet iyi. Sıfırın altında 2,3 dereceye rahatlıkla dayandığını gözledim (kaynaklarda donma ısısı -7 görünüyor). Dahası bu kış boyu (ama bu kışın İstanbul'da görece hafif geçtiğini dikkate alın) bahçede kalan bir saksı 'Ruby Blush'ın seradaki kardeşlerinden çok daha keyifli bir durumda olduğunu söyleyebilirim.
Genelde, tüylü bitkiler üzerlerine püskürtülen sudan çok hoşlanmasalar da, 'Ruby Blush'ın şeftali tüyü kıvamındaki tüylü yapraklarının ıslanmaktan hiç de şikayetçi olmadıklarını rahatlıkla gözlemlenebiliriz.Echeveria pulvinata 'Ruby Blush''ın üretimini yapraktan yapmayı denediğinizde büyük hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Yapraktan üretime çok da yatkın olmayan bu tür en kolay çelikle çoğaltılabiliyor.
'Ruby Blush'ın talep ettiği en önemli unsunlardan biri ise ışık. Güneşi seven ancak tüm benzeri türler gibi yakıcı ışınlardan hoşlanmayan 'Ruby Blush' uygun ışık koşullarında yapraklarının kenarlarını kızartarak bir başka ziyafet sunuyor gözlerimizin önüne. Ve tabii ki tam da bu nedenle iç mekanlar yerine en azından aydınlık cam önlerini tercih ediyor.
Form olarak dikine büyümeyi seçen sukkulentimiz, büyüdükçe alttaki yapraklarını dökse de tüylü yaprakları ve erken ilkbaharda açan canlı turuncu/portakal rengi çiçekleriyle yıl boyunca ihtişamından hiç birşey yitirmiyor. 'Ruby Blush', en çok, bu dikine büyüme biçimine uyumlu saksılarda gösteriyor kendini...
Hele güzelliğine nazaran seçici olmayan isterleri dikkate alındığında, Echeveria pulvinata 'Ruby Blush''ı ülkemizin her yerinde keyifle yetiştirmek olanaklı.

Crassula ovata 'Hobbit'

Kökeni: Güney Afrika 
Soğuk Dayanımı: -1 C
Işık isteği: Güneş, yarı gölge, gölge
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmadan geçirebilir.
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı
Büyüme: Boyu 1,5 metreyi geçer
Çiçeklenme: Boyu 50 cm'yi geçtikten sonra



Ayrıca: Özel bir budama gerektirmeksizin gösterişli bonzai formları oluşturmaya son derece müsaittir.
Yazın doğrudan gelen güneş ışından korunması gerekir.
Gölge ortamlardan da hoşlandığı için aydınlık salonlarda salon bitkisi olarak yetiştirilebilir.
Kışın soğuğun etkisi ile yaprak uçları kızararak çok hoş bir görüntü oluşturur.
Kuraklığa dayanımı çok yüksektir.

Sedum palmeri

Kışın sona yaklaştığının habercilerinden...
Sarı kraliçe...


Sera ve diğer iç mekan koşullarında Şubat başında çiçeklenmeye başlayan Sedum Palmeri, Crassulaceae ailesindendir.

Soğuğa son derece dayanıklı olan bu sukkulent, Marmara Bölgesi baz alınarak hiç tereddüt edilmeden bahçe ve balkonlarda yetiştirilebilir.
Dış mekanda çiçeklenmeye Şubat ortasında başlar. Kar altında kalmaktan etkilenmeyen Sedum palmeri, en küçüğünden büyük boylara kadar ve çeşitli formlardaki tüm saksılara yakışır. Balkon kenarlarındaki uzun saksılara, askılılara ya da duvar saksılarına ekildiklerinde, büyüdükçe, aşağı sarkma eğilimi göstererek adeta içlerinde barıdırıldıkları saksıların "hakkını verirler".



Gövde ve yaprak görüntüsü ilk bakışta gösterişsiz olsa da şubat ayı boyunca ve giderek Mart ayında salkımlar halinde açan sarı çiçeklerini izlemeye doyum olmaz.
Bahçeye ekildiklerinde, uzayan dallarından saldıkları köklerle toprağa tutunmayı sürdüren Sedum palmeri ekildiği yerde çevresindeki diğer bitkileri rahatsız etmeden yayılma eğilimi gösterir.

Ana vatanı Meksika olan palmeri, en çok yarı gölgeden hoşlanır. Doğrudan gelen Temmuz - Ağustos güneşinin vereceği olası zararlardan korunması gerekir. Karanlığa yakın gölge de, yoğun güneş ışınları gibi formunun ve keyfinin bozulmasına neden olur.
Susuzluğa, diğer sukkulentler gibi, bahçe bitkilerinden çok daha dayanıklıdır. Aynı şekilde, aşırı sulamaya da (bahar ve kış yağmurları dahil) köklerinin dayanımı çok yüksektir.

İç mekanda bakıldıklarında, özellikle sera ve cam mekanlarda ortamdaki neme direnci düşük olmasa da yüksek ortam  neminden etkilenirler. Bu durumda görülen en önemli sorun mantar oluşumlarıdır. Nem giderilmez ya da bitki başka bir mekana taşınmazsa mantar, saksıdaki tüm bitkiye bulaşarak erimesine / çürümesine neden olur.
Üretimi, kış hariç her mevsimde çelikleme yöntemi ile yapılabilir.
Sayılan özellikleri dikkate alınarak yurdumuzun tamamında yetiştirilebilir.

Adromischus cooperi

Kökeni: Güney Afrika (Cape Noorsveld'in doğusu)
Soğuk Dayanımı: -7 C
Işık isteği: Güneş, yarı gölge
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmadan geçirebilir.
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı
Büyüme: Ortalama boy 7 cm, yaprak büyüklüğü 2,5-5 cm
Çiçeklenme: İlkbahar sonu yaz başı

 
Ayrıca: Yaprakları güneşten yanmayacak kadar bol ışıklı ortamlarda yaprakların üzeri mor beneklerle kaplanır.
Kuraklığa ve soğuğa dayanımı çok yüksektir.
Soğuk dayanımı sınırları içinde kalan bölgelerde dış mekan peyzaj bitkisi olarak kullanılabilir.

Echeveria pulvinata 'Ruby Blush'


Aile: Crassulaceae
Cins: Echeveria
Tür: pulvinata
Kökeni: Özel yetiştirme (Melez)

Soğuk Dayanımı: Literatürde -7 görünüyor. 
Yine de dondan korumakta fayda var.
Işık isteği: Temmuz-Ağustos aylarında yakıcı güneşten korumak koşulu ile güneşli ortam
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Dondan korunduğu takdirde 1-1,5 ayda bir. Ayrıca kışı hiç sulama yapılmadan da geçirebilir.
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı
 Büyüme: Ortalama boy 15-30 cm
Çiçeklenme: Kış sonu, ilkbahar başı






Ayrıca: Yaprakları güneşten yanmayacak kadar bol ışıklı ortamlarda şeftali tüylü yapraklarının uç ve kenarları kızararak çok güzel bir görüntü ortaya çıkar. 
Çiçekleri gösterişli ve turuncu renktedir. Işık yoğunluğu yükseldikçe çiçeklerindeki kırmızı ton oranı artar.

Echeveria pulvinata 'Ruby Blush' ile ilgili metin için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz.

Echeveria pulvinata 'Ruby Blush': Yeşil ve turuncunun muhteşem uyumu... Turuncu ateşi...

Euphorbiaceae: Sütleğengiller

Aşağıdaki metin Sayın Gülnar Önay'ın "Dünya Isınıyor Bahçem Değişiyor" kitabından alınmıştır. İzni için Sayın Gülnar Önay'a teşekkür ederiz.

Genel bilgi

Bu geniş aile 320 tür 5000 -8000 arası alt tür barındırır. Kutup

bölgelerinin dışında tüm dünyaya yayılmıştır. Dış görünüşleriyle
birbirinden çok farklı olan bu aile üyelerinin tek ortak özelliği,
beyaz, yapışkan ve koyu özsularıdır (latex). Pek çoğumuz ilkbaharda
kırlar ya da yol kenarlarında irili ufaklı yeşil-sarı-kırmızı
çiçeğimsi yaprakları olan bitkileri toplamak ister ve kopardığımız
zaman anında elimize bulaşan yapışkan beyaz sıvıyı fark ederiz. Bu
yapışkan sıvı zehirlidir.

Ilıman iklim bahçelerinde ağaç ve evlerimizde de bir iç mekan

bitkisi olan kauçuk bitkisinin Güney Amerika'da yetişen ve
sütleğengillerden olan bir türünden (Havea brasiliensis) elde
edilen kauçuk zamanında bir sanayi devrimine neden olmuştur. Güney
Amerika yerlilerinin dilinde kauçuk adı, (cautchouc ) cao: "Ağaç", tchu
da: "Ağlayan" anlamına gelir.

Euphorbia adının kaynağı (etimolojisi)


Bitkinin ailesine İ.S I.yy da Sudan kralı II Juba 'nın doktoru

Euphorbus 'un adı verilmiş. Doktorumuz Atlas dağlarında bulduğu ve
yakıcı sütü olan bir bitkiyle frengi hastalığını iyileştirmekle
uzmanlaşmış . Bitikleri sınıflandıran Linne'de bu adı aynen korumuş.

Ünlü Plinus da yine sütleğen sıvısıyla yılan sokmalarını tedavi

etmiş . Yılanını soktuğu yer neresi olursa olsun kişinin kafatası
derisine bir çizik atar ve bu sıvıyı hasta kendine gelinceye değin
oradan akıtırmış (pek önerilecek bir uygulama olmasa gerek).
Şimdilerde Fas'ın güneyinde Agadir'de soğuk algınlığı, anjin ve
nezleye iyi geldiği söylenen sütleğenbalı satılmakta.

Genel bilgi


Dünyamızın çeşitli bölgelerine yayılan sütleğengiller, yapı ve görünüş

olarak sukkulent ve kaktüslere çok benzerlik gösterir. Genelde çok
geniş bir alana yayılmış, kuraklığa dayanıklı ılıman iklim
bitkileridir. Kışın hemen hepsinde büyüme durur ve bitki dinlenme
dönemine girer. Doğal ortamlarında tüm yaz boyunca neredeyse hiç
yağmur yüzü görmezler bu nedenle az su isteyen bahçeler için ideal bir
bitki türüdür. Cinslerine göre vejetasyon farklılığı gösterseler
de, genelde ilk bahar ve yaz büyüme ve gelişme dönemleridir

Bitkiler, cinslerine göre otsu, bir yıllık ya da çok yıllık; sarmaşık,

bodur ağaç, çalı ya da kaktüs biçimindedir. Daha önce de belirttiğimiz
gibi kimileri kaktüs ve sükülentlere çok benzer öyle ki konunun uzman
üreticileri, meraklıları ve uzmanları dışında ayırt edilmeleri
oldukça zordur.

Otsu sütleğenler genelde küçük bir çiçek kılıfı içinde dişi ve eril

organları bulundurur. Bu çiçek kılıfları, bitkisine göre değişim
gösterir tek başına ya da gurup halinde olabilir Bitkinin türü ve
çiçeğin durumuna göre sapın ucunda ya da yaprak altında geniş ya da
piramidal biçimde sarı,( E macrocarpa), kırmızımsı (E rigida ) ve
pembe çiçeğimsi yaprakla çevrilmiştir. Çiçek tozu taşıyan böceklerin
ziyafeti olan bu renkli yapraklar, otla beslenen hayvanlar için tam
bir zehirdir.

Üretim


Tohum elde edilebilen ya da sağlayabilenler 25-30 derecede iyi bir

üretim torfuyla filizlenmeyi başarabilirler. Bunun için çok sıcak
olamama koşuluyla kalorifer üstleri de önerilebilir. Tohumlar bir
kez filizlendikten sonra sıcaklık düşürülebilir.

Çelikle üretim


Özen ve dikkat istese de daha sık uygulanan bir yöntemdir.


1-Temiz ve alkole batırılmış bir çakı ya da budama makasıyla dal

gövdeden kesilir, akan suyun altında sütlü sıvının akması sağlanır ve
temiz bir bez ya da kağıt havluyla bu kısım kurulanır. Açık yarada
oluşabilecek mantar hastalıklarını önlemek için doğal önlem olarak
bitkinin yaralı kısmına tarçın tozu ya da odun kömürü sürülür.
(Kimyasal önleyiciler de var ama meraklılarına önermiyoruz)

2-Kuru bir kağıt ya da bez üzerinde yara büzüşüp kapanıncaya değin

korunur. (en az 1hafta 10-15gün)

3- Saksıya dikilir (bak toprak cinsi), toprak yüzeyi kurudukça su

verilir aydınlık bir yerde korunur, doğrudan kızgın güneş ışınlarına
dikkat! Birkaç ay sonra filizlenme görülür . Eğer çelik tutmamışsa
kısa sürede gövde eğilir ve cansız bir görünüm alır bu durumda
başarısız çelik sökülüp atılır.